Haksız tahrik, bir eylemin ortaya çıkardığı öfke (hiddet) veya şiddetli üzüntünün (elemin) etkisi altında suç işlenmesidir.

Haksız tahriğe ilişkin hükümler ayrım yapılmadan bütün suçlar ve failler bakımından uygulanır. Tasarlama kastı ile haksız tahrik şartları bir arada uygulanabilir. Ancak töre veya kan gütme saikiyle işlenen suçlarda haksız tahrik şartları uygulanamaz. Dolayısıyla haksız tahrik, kusurluluğu tamamen ortadan kaldırmayan, azaltan kişisel ve genel bir yasal nedendir.

Haksız tahriğin var olup olmadığı belirlenirken failin içinde bulunduğu ortam, yöresel koşullar, olayın işleniş şekli, niteliği, işlenmesindeki özellikler ve fail ile mağdur arasındaki mevcut olan geçmişe dayalı ilişkinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Haksız Tahrik Koşulları :

  1. Tahrik eden, haksız bir fiili gerçekleştirmiş olmalıdır.
  2. Haksız fiilin tahrik edilene yönelik olması şart değildir.
  3. Haksız fiile karşı hiddet ya da şiddetli üzüntü duyulmalıdır.
  4. Tahrik edilen, haksız fiilin etkisiyle tahrik edene karşı suç işlemelidir.
  5. Haksız fiil ile tepki suçunun aynı zamanda olması gerekmez.
  6. Tepki suçu tahrik edene ya da edenlere yönelik olmalıdır.
  7. Tahrikin şartları varsa hakim tahrik indirimi uygulamak zorundadır.
  8. Tahrikin etkisiyle işlenen suça karşı işlenen yeni suçtan dolayı tahrik indiriminden faydalanılamaz.
  9. Haksız tahrik ile hukuka uygunluk nedenleri aynı fiilde bir arada bulunamaz.
  10. Haksız fiil ile tepki suçu arasında oran bulunması gerekmez.
  11. Haksız tahriğin şartları yokken var zanneden kişi hata hükümlerinden faydalanabilir.
  12. Haksiz tahrikle takdiri indirim nedenleri bir arada bulunabilir.

 

İlk Haksız Hareketin Tespit Edilmesi

Haksız tahrik uygulamasında ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespiti gereklidir. Zira ilk haksız hareketi fail kendisi yapmışsa, ceza indiriminden yararlanamaz. Haksız tahrik uygulamasında temel kural, ilk haksız hareketin mağdur tarafından gerçekleştirilmesidir. Failin ceza indiriminden yararlanabilmesi için haksız tahrik teşkil eden fiilin bizzat mağdurdan kaynaklanması gerekir. Aksi takdirde, üçüncü kişilerin haksız fiili nedeniyle mağdura karşı bir suç işleyen fail haksız tahrik hükümlerinden yararlanamaz. Mağdurun ilk haksız hareketi ise, faile veya failin yakınlarına yönelik olabilir. Burada önemli olan ilk haksız fiilin mağdurdan kaynaklanmış olmasıdır.

Haksız Tahrik Hükümleri

Haksız tahrik altında suç işleyen kişiye;

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla,

Müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

TCK m. 29’a göre haksız tahriğin etkisi altındayken bir suç işlendiğinde, faile verilecek cezada indirim yapılacağı öngörülmüştür. Mahkeme kanun hükmünde belirtilen çerçevede, failin haksız fiilden etkilenme derecesine göre indirim uygulayacaktır. Kanun koyucu tahrik halinde tahriğin ağırlığının tespiti ve indirim oranını, tahriğin derecesinin her olayda farklı olabileceği düşüncesiyle hakime bırakmıştır. Dolayısıyla hakim, tahriğin yoğunluğuna göre, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirimi tespit edecektir. Hakim bunu yaparken, objektif bir değerlendirme yapmalıdır. Ancak, failin tahrik altında hareket edip etmediği konusunda, yukarıda değindiğimiz üzere her somut olayın ayrıntıları ve özel durumları da tespit edilmelidir.

Haksız Tahrik Uygulamalarına İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 Tarih Ve 1153-548 Sayılı Kararı; Mevsim koşulları ile olay saati dikkate alındığında, gecenin ilerleyen saatlerinde alkollü olduklarını kabul eden şahıslar tarafından yakılan ateşin, çevrede oturanlar üzerinde yaratacağı tedirginlik ve sanığın makul karşılanabilecek olan uyarısına ters cevap verilerek gürültüye devam edilmesi bir bütün hâlinde haksız hareket olarak kabul edilebilecek olup, gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gerekse özel dairelerin yerleşik uygulamaya dönüşen içtihatlarında, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığının belirlenemediği hâllerde dahi “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.01.2018 Tarih Ve 302-453 Sayılı Kararı;  Katılanın, sanıkla birlikte yöneticilik yaptıkları dönemde yapılan işlemler nedeniyle sanığı suçlayıcı sözler söylemesi ve tartışmayı kesip yoluna devam eden sanığı takip ederek başının arkasına taşla vurmak suretiyle basit tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaralaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca asgari orandan uzaklaşılmak suretiyle haksız tahrik indirimi yapılması doğru bir uygulama ise de sanığın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte olması ve katılanın sanığa yönelik haksız fiil oluşturan söz ve eylemlerin ulaştığı boyut dikkate alınarak makul bir oranda indirim yapılması gerekirken, en üst sınıra yakın oranda indirim yapılması usul ve kanuna aykırıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.10.2018 Tarih Ve 923-11 Sayılı Kararı ; Sanığa ait iş yerinin bitişiğinde bulunan arsanın maliki ile katılanın bahse konu arsayla ilgili kira sözleşmeleri yapmalarının sözleşme hürriyetine ilişkin yasal bir hakkın kullanımı niteliğinde olması nedeniyle haksız bir fiil olarak nitelendirilememesi, katılanı söz konusu arsayı kiralamaktan ısrarla vazgeçirmeye çalışarak bir hakkın kullanımını engellemeye kalkışan sanığın, ikna edemediği katılanı tehdit etmesi ve katılanın üzerine yürüyüp yüzünü tutmaya çalışması hususları birlikte değerlendirildiğinde; ilk haksız hareketin sanıktan gelmesi, her ne kadar tartışma sırasında katılan, karşılıklı hakaret kapsamında sanığa gerek sözle gerekse el hareketi yapmak suretiyle hakaret etmiş ve tehdit içerikli sözler söylemiş ise de katılanın, sanığın başlangıçtaki ve tartışma sırasındaki haksız davranışlarına karşılık olarak gösterdiği bu tepkide orantısızlık olmayıp etki-tepki arasındaki dengenin sanık lehine bozulmadığının anlaşılması sebebiyle Yerel Mahkemece sanık lehine haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin  2019/2549 K. Sayılı Kararı ; Olaydan önce maktul …‘in maktul …‘yı evlenmek üzere ailesinden istediği ancak buna izin verilmediği, maktulenin akrabası olan …ile evlendirildiği ancak maktullerin görüşmeye devam ettikleri, bu durumu öğrenen eşi ve ailesinin maktuleyi babası olan sanığa olay günü teslim ettikleri, hamile olan maktulenin olay gecesi eşinin evine dönmek istemediği, maktulenin,…‘i 02:30 ve 02:34 sıralarında aradığı, olay saatinin ise 02:40 civarı olduğu anlaşılmasına göre maktullerin olay yerinde buluşmaları ile öldürülmelerinin eş zamanlı olduğu, babası olan sanığın maktüleyi sorguya çektiği ve görüştüğü kişinin Velit olduğunu öğrendiği, gece gelen tıkırtılar üzerine damda maktulleri görünce sinirlenerek onlara ateş ettiği, akabinde olay yerine gelen polis memuru tanık Hakan’ın beyanına göre de, namusunu temizlediği yönünde beyanda bulunduğu nazara alındığında; bir başkasıyla evli olan kızının sevgilisiyle gece vakti kendi evinde buluşması nedeniyle toplum yapısı, kültürel yapı, toplum tepkisi gözetildiğinde sanığın haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetli elemin etkisi altında eylemini gerçekleştirdiği kanaati oluşmakla maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan davranışların ulaştığı boyut dikkate alındığında, sanık hakkında TCK’nin 29. maddesi uyarınca makul oranda haksız tahrik indirimi yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir.

 

 

Her hakkı saklıdır. Bu yazı içeriğinde yer alan bilgiler, eteysehukuk.com a atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Atıf yapmadan, kısmen veya tamamen alıntı yapılması halinde ilgililer hakkında hukuki ve cezai yollara müracaat edilecektir.