Bu makalemizde hangi hallerde meşru müdafaa durumunda sınırın aşıldığını ve meşru müdafaa durumunda sınırın aşılması durumunda oluşabilecek hukuki sonuçları ele alacağız.

Meşru Müdafaa Nedir?

Öncelikle meşru müdafaaya değinecek olursak meşru müdafaa, bireylerin kendilerini veya başkalarını haksız saldırılara karşı koruma hakkını ifade eder. Türk Ceza Kanunu’na göre isemeşru müdafaa dediğimiz olay kendisinin veya başkasının hakkına yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anın hal ve koşullarına göre saldırı ile orantılı biçimde defetme zorunluluğu hali olarak değerlendirilmiştir. Türk Ceza Kanunu’na göre kişiye meşru müdafaadan dolayı işlediği filler için ceza verilmez. Saldırı gerçekleşirken yaptığımız savunma saldırısının meşru müdafaa olması için iki koşul vardır bunlardan ilki saldırıyı, saldırı dışında başka bir yolla defetmeye imkanımızın olmaması, ikincisi ise meşru müdafaada yaptığımız saldırının gerçekleşen saldırıyla orantılıolması gerekmektedir. Kısaca şartları şu şekildedir:

  • Bir saldırı olmalı
  • Bu saldırı herhangi bir hakkayönelik saldırı olmalı ve saldırılan hak korunabilir nitelikte olmalı
  • Savunma zorunlu ve saldıran kişiye karşı yapılmalı
  • Saldırı ve savunma aynı anda gerçekleşmeli
  • Savunma orantılı olmalı

Meşru Müdafaanın Sınırı Nedir?

Meşru müdafaa da yapılan savunma saldırısının sınırını saldırının orantılı bir biçimde olması belirler ki eğer zaten saldırıyı savunmasaldırısı dışında başka bir yöntemle engelleyebiliyorsa o zaman yaptığımız saldırı orantılı bile olsa meşru müdafaa olmamaktadır.Kanunda saldırının orantılı olmasından kastı savunma saldırısının saldırıyı defetmeye yeterli düzeyde olması gerektiği anlaşılmalıdır.Saldırıyı defetmeye yeterli düzeyde saldırıdan ise saldıran kişiye gerekli olan en az zararı verecek şekilde savunma saldırısının yapılması anlaşılmalıdır. Bu saldırıların eşit güçte olacakları anlamına gelmez. Ancak savunma, saldırıyı defetmeye yeter düzeyde kalmalıdır. Savunma için gerekli olan her şey kullanılabilir ancak saldırıyı defetmek için gerekli olandan daha fazla bir güç kullanımı olmamalı ve saldırıda kullanılan araç ile savunmada kullanılan araç arasında makul bir denge bulunmalıdır. Aynı zamanda saldırıya uğrayan kişinin savunma yaptığı sırada korunduğu yararı ile savunma sonuca saldırana verilen zarar arasında da bir dengenin bulunması gerekir.

Meşru Müdafaa Sınırın Aşılmasının Sonuçları Nedir?

Meşru müdafaada sınırın aşılması durumu eğer yapılan savunma, meşru müdafaa orantılılık ilkesini ihlal ediyorsa yani yapılan savunma saldırısı, saldıran kişiye verilecek en az zarardan daha fazlasını vermişse bu durumda meşru müdafaa sınırı aşılmış olur. Meşru müdafaa sınırının aşılması durumu ve sonuçları ise TCK27. Maddede düzenlenmiştir.TCK 27. Maddede sınırın kast olmaksızın aşılması hali ve mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan dolayı aşılması hali düzenlenmiştir. Kanun maddesinde kasten sınırın aşılması veya hata ile sınırın aşılması geçmese de kasten aşılması durumunda da mahkemeler karar vermiştir. Bu durumda meşru müdafaa sınırının aşılmasını dört farklı durumda incelememiz gerekir:

  • Heyecan, korku veya telaş nedeniyle sınırın aşılması
  • Hata ile sınırın aşılması
  • Kasten olmaksızın sınırın aşılması
  • Kasten sınırın aşılması

Heyecan, korku veya telaş nedeniyle sınırın aşılması

Bu tür durumlarda TCK m.27’ye göre kişiye ceza verilmez. Ceza verilmemesinin sebebi ise kişinin o anki durumda davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olmadığı kabul edilir ve bu tür bir psikolojik durum altında sınır aşıldığında bu bir mazeret nedeni olarak görülür. Örneğin kişiye karşı yapılan bıçaklı bir yaralamaya çalışma olayında heyecan veya korku ile saldırganın silahla öldürülmesi halinde eğer kişinin olayı heyecan, korku veya telaş halinde yaptığı ispatlanırsa ceza almaz.

Hata ile Sınırın Aşılması

Bu tür durumlarda kişi haksız bir saldırı olduğu düşüncesine kapılarak bir savunmada bulunmuştur veya saldırıya ilişkin şartlar oluşmamasına kişi o an saldırı altında olduğunu zannedebilir. Bu durumda kişi saldırı olduğuna dair bir hataya düşmüş olur ve kişi kasten bir suç işlememiş olacağı için kasten işlenmiş suçun sonuçları doğmasa bile kişinin eylemisonucunda ortaya çıkan suç taksirle işlenebildiği takdirde kişi o suçu taksirle işlemiş sayılır ve TCK m.27’ye göre eğer fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek cezası hükmolunur. Eğer suç teşkil eden savunma fiili taksirle işlenebilen bir suç değilse o zamancezalandırılmaz.

Kasten olmaksızın sınırın aşılması

Bu durum kişinin saldırıda sınırı aşmasını normal kastla veya olası kastla aşmaması durumunu ifade eder. Yani kişi saldırı altında olduğu konusunda herhangi bir yanılgıya düşmemiştir yani saldırı gerçektir. Ancak savunma saldırısını yaparken kişi fiilin kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörememiş veya öngörmüş olsa bile yaptığı fiilden dolayı çıkan sonuç kendi isteği veya kontrolü dışında meşru müdafaada sınırın aşılması gerçekleşmiştir. Bu tür durumlarda kişi kasten bir suç işlememiş olacağı için kasten işlenmiş suçun sonuçları doğmasa bile kişinin eylemi sonucunda ortaya çıkan suç taksirle işlenebildiği takdirde kişi o suçu taksirle işlemiş sayılırve TCK m.27’ye göre eğer fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek cezası hükmolunur. Eğer taksirle işlenemiyorsa ceza hükmolunmaz.

 

Kasten sınırın aşılması

Bu durum kişinin saldırıda sınırı aşmasını normal kastla veya olası kastla aşması durumunu ifade eder.Yani kişi saldırı altında olduğu konusunda herhangi bir yanılgıya düşmemiştir yani saldırı gerçektir. Ancak savunma saldırısını yaparken kişi fiilin kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörmüş, isteyerek veya sonucun gerçekleşmesini istemese bile sonucun gerçekleşmesi ihtimalini kabul ederek yani ortaya çıkma ihtimalini umursamadan meşru müdafaada sınırın aşılması gerçekleşmiştir. Bu durumda kişiye fiil neticesinde oluşan suçun kasten işlenmesi halinde verilecek olan ceza verilir.

Sonuç

Meşru müdafaa, kişininkendi hakkını veya başkasının hakkınıgerçekleşen saldırılara karşı koruma hakkını ifade eder. Ancak, bu savunma sırasında sınırların aşılması durumunda eğer meşru müdafaa sınırının aşılması, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse, faile ceza verilmez; meşru müdafaa sınırı kasten aşılmışsa, failin cezai sorumluluğu doğar ve kasten cezalandırılır; meşru müdafaa sınırı kasten olmaksızın aşılmışsakişi o suçu taksirle işlemiş sayılır ve kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek cezalandırılır; meşru müdafaa sınırı hata ile aşmışsa kişi o suçu taksirle işlemiş sayılır ve taksirli suça göre cezalandırılır.

Bu yüzden, meşru müdafaa sınırının aşılması durumunda, failin içinde bulunduğu psikolojik durum ve fiilin işleniş şekli dikkate alınarak, cezai sorumluluğu değerlendirilir.

Yararlı Olabilecek Yargıtay Kararları

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1990/1, 1990/366-5 K. sayılı kararında; “…Farklı olmakla birlikte aynı ölçüde etkin olan araçlar arasında nispet var sayılmalıdır. Saldırganın kullandığından daha etkin bir aracı, saldırıyı önleyecek biçimde kullanmış olan kimsenin, nispet koşuluna aykırı davranmış olduğu söylenemez. … Ölenin balta ile sanığın nefsine yönelik saldırıya geçtiği… sanığın, saldırı ile savunma arasında dengeyi geçmeyecek biçimde karşı koymak sureti ile tabanca ile ateş edip…” Bu karardan çıkarılabilecek sonuç sadece kullanılan araçlar arasında yapılan kıyaslama yapmanın yeterli olmadığı, somut olayda kullanılan araçların ne kadar etkili olabildiği saldırganların saikleriyle beraber değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkar.
  • Yargıtay 1. Ceza Dairesi 1995/2520 E. , 1995/3237 K. sayılı kararında; “Olay gününden önce sanığın reşit olmayan kızını kaçırıp alıkoyarak kızlığını da bozan maktulün, olay günü de sanığın evine gelip, konut dokunulmazlığını bozduğu gibi, sanığı tehdit edip, evin pencere ve camlarını da kırdığı ve saldırgan davranışlarına devam ettiği sırada, sanığın silahsız maktule av tüfeğiyle ateş edip öldürdüğünün dosya içeriğinden açıklıkla anlaşılması; ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 28.12.1987 gün ve 524/695 sayılı kararında açıklandığı gibi, konut dokunulmazlığı saldırıya uğrayan sanığın bunu korumaya ve sağlamaya yönelik hareketlerinin yasal savunma şartları içinde mütalaa edilmesi gerekmekle birlikte, açıklanan olay içinde sanığın savunmada aşırılığa kaçtığının kabulü ile, TCK’nin 448, 50, 59. maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesinde zorunluluk olduğu halde, yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır” Bu kararda Yargıtay kişiye adam öldürmeden dolayı hüküm kurmuş olduğundan dolayı konut dokunulmazlığına karşı gerçekleşen saldırılar da meşru müdafaa kapsamına girmektedir.

 

“Her hakkı saklıdır. Eteysehukuk.com’dan izin alınmaksızın alınan bilgi ve materyaller nedeniyle hukuki ve cezai yaptırımların tesisi için yasal yollara müracaat edilecektir.”