1982 Anayasası’nın 130. maddesinde; çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin Devlet tarafından kanunla kurulacağı; kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumlarının kurulabileceği kurala bağlanmıştır.

2547 sayılı Kanunun ”Öğretim görevlileri” başlığını taşıyan 31. maddesinde; öğretim görevlilerinin; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim – öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebileceği kurala bağlanmıştır.

Anayasa’nın 130. maddesinde belirtilen vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarından farklı olması, VAKIF YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA İSTİHDAM EDİLEN AKADEMİK PERSONELİN MESLEKİ GÜVENCEDEN YOKSUN KILINMASI SONUCUNA YOL AÇAMAZ. Anayasa koyucunun böyle bir amacının bulunduğu kabul edilemeyeceği gibi, bilimsel özerklik ilkesinin gereği olarak hiçbir ayırım yapılmadan bütün yükseköğretim kurumlarında bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hak ve yetkileri gerek Devlet, gerekse vakıf yükseköğretim kurumlarındaki bütün akademik personele tanınmıştır.

Vakıf Üniversitesi akademik personelinin özlük hakları konusu ve buradaki akademik personelin hukuki statüsü bir süre önceye kadar tartışmalı bir konuydu. Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23. maddesine göre, vakıf üniversitesi akademik personelinin özlük haklarının İş Kanunu çerçevesinde yorumlanması gerektiği kabul ediliyordu. Ancak Danıştay 8. Dairesi’nin istikrar kazanan kararları doğrultusunda, vakıf üniversitelerinin kamu gücüne sahip kamu tüzel kişisi olduğu, vakıf üniversitesi öğretim üyelerinin ise kamu hizmeti verdiği kabul edilmiştir. Çalışanlar da kamu personeli sayılacağından Vakıf Üniversitesi Akademik Personelinin Özlük Hakları konusu da açıklığa kavuşmuştur. Bu şekilde vakıf üniversitesi öğretim üyesi ile yapılan sözleşme de  İDARİ HİZMET SÖZLEŞMESİ niteliğindedir. Bu doğrultuda vakıf üniversitelerindeki akademik personelin görevine son verilmesinin, tıpkı devlet üniversitesinde olduğu gibi idare hukukuna tabi olacağı netleşmiştir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin  26.10.2020 tarihli ve 2020/479 Esas, 2020/626 Karar Sayılı Kararında özetle ”Vakıf Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünde profesör kadrosunda görev yapan davacı tarafından, sözleşmesinin feshedilmesi sonucunda, iş akdinin feshi nedeniyle yoksun kalındığı ileri sürülen parasal haklarının işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESİ GEREKMEKTEDİR.” sonucuna varılmıştır.

İlave olarak, ilgili vakıf üniversitesinin feshi ihbar bildiriminde belirttiği genel geçer fesih gerekçelerinin akademik personel açısından bir haklı yanı bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, açılacak bu neviden davalarda görevli yargı yolu idari yargıdır. İş akitlerinin haksız feshedildiği iddiasında olan ilgililer hak kayıpları yaşamamaları adına ivedilikle hukuki takibe girişmelidirler. Vakıf  Üniversiteleri Akademik Personellerine karşı gerçekleştirilen birçok haksız fesih işlemine karşı açtığımız davalar olumlu neticelenmiştir.

ÖRNEK YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas Numarası: 2016/1872

Karar Numarası: 2021/293

Karar Tarihi: 18.03.2021

‘’Yargılama işçilik alacağı istemine ilişkindir. İşin esasına geçilmeden önce vakıf üniversitesinde uzmanlık sınavından sonra araştırma görevlisi asistan doktor olarak çalışan davacının açtığı işçilik alacağına ilişkin eldeki davada adli yargının mı yoksa idari yargının mı görevli olduğu, kısaca yargı yolu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir. Davacının tıpta uzmanlık sınavını kazanması sonrasında uzmanlık eğitimini tamamlamak üzere vakıf üniversitesinde çalışmaya başladığı, gerek yasal düzenlemeler gerekse de dosya kapsamındaki belgelerden davacının araştırma görevlisi olduğu, uzmanlık eğitimini yerine getirdiği sırada ücret aldığı ve adına düzenlenen ücret bordroları ile dosya içerisindeki eğitim tamamlama belgelerinde araştırma görevlisi olarak istihdam edildiği, uzmanlık eğitimini tamamlaması ile yasa gereği vakıf üniversitesi ile ilişkisinin kesildiği ve zorunlu hizmet için ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacının göreve başlaması ve görevinin sona ermesi tamamen akademik yönden olup iş ilişkisi kabul edilemez. Yasal düzenlemelere göre devlet üniversitesi ile aynı statüde olan ve bu anlamda idare kabul edilen vakıf üniversitesi ile öğretim elemanı arasında çıkacak uyuşmazlıkların idari yargının görev alanı içerisinde bulunduğu kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca davanın adli yargı yerinde görülmesi mümkün olmadığından, ön sorun bulunduğu ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.’’

 

Danıştay 8. Dairesi

Esas Numarası: 2018/5353

Karar Numarası: 2022/148

Karar Tarihi: 20.01.2022

 

‘’Üniversite Meslek Yüksekokulunda öğretim görevlisi olarak görev yapan davacının, iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin iptali ve yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istenilmiştir. Davacı tarafından imzalanan belirli süreli tam zamanlı öğretim görevlisi iş sözleşmesinde, öğretim görevlisinin yasa ve sözleşme hükümlerine aykırı davrandığının tespit edilmesi durumunda haklı nedenlerle hizmet akdinin feshedilebileceği belirtilmişse de, görev alanları Yükseköğretim Kanunu’da kurala bağlanan öğretim görevlilerinin fiilerinin, akademik hizmet gereklerine göre değerlendirilmesi ve fiilleri nedeniyle akademik faaliyetlerde aksama olup olmadığının açıkça ortaya konulması, yükseköğretim kurumlarında bilimsel özgürlük, serbestçe araştırma ve yayın yapabilme, eğitim ve öğretimi özgürlük ve güvence içinde sürdürebilme hakkının gereğidir. Davalı idarece, davacının göreve geç gelmesi veya belirli günler hiç gelmemesinin, akademik faaliyeti aksatıp aksatmadığı yönünde tespit ve değerlendirme yapılmadan tesis edilen dava konusu işlemin, hukuka ve akademik hizmet gereklerine aykırı olduğundan, aksi yöndeki İstinaf Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamıştır.’’

 

 

Her hakkı saklıdır. Bu yazı içeriğinde yer alan bilgiler, eteysehukuk.com a atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Atıf yapmadan, kısmen veya tamamen alıntı yapılması halinde ilgililer hakkında hukuki ve cezai yollara müracaat edilecektir.