Kanun ve esas sözleşmede belirlenen yetkiler dâhilinde alınan yönetim kurulu kararları, şirketle ilgili işlemlerin yapılmasına dayanak teşkil etmektedir. Söz konusu kararlar, doğurduğu sonuçlar itibariyle, şirket, pay sahipleri, alacaklılar ve diğer üçüncü kişiler açısından birer hukuki işlemdir. Dolayısıyla, yönetim kurulunca alınan kararların, sayılan kişilerin menfaatlerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemesi muhtemeldir. Bu durumda, yönetim kurulu kararlarının yargısal denetimi gündeme gelmektedir. Diğer hukuki işlemler gibi yönetim kurulu kararları da hükümsüzlük (sakatlık) hallerine tabidir ve bu haller kendine özgü koşulları içinde yokluk, butlan ve iptal edilebilirliktir.

YOKLUK

Yokluk, hukuki işlemin kurucu unsurlarında şekil ve usul bakımından bir eksiklik olması halinde bu işlemin hiç doğmamış sayılmasıdır. Örneğin geçerli bir yönetim kurulu kararı için usulüne uygun toplanan bir kurulun bulunması ve bu kurulda usulüne uygun karar alınması gerekir. Aksi halde, (sözde) alınan kararlar yok hükmündedir.

BUTLAN

Yönetim kurulu kararlarının şeklen mevcut olmasına karşın içerik bakımından kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine aykırı veya konusunun imkânsız olması, bu kararların butlanına yol açar.
Batıl yönetim kurulu kararlarını düzenleyen TTK md. 391 hükmü kurumsal yönetim anlayışı ile uyumludur. Söz konusu hükümde;
‘’Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,
d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin, kararlar batıldır.” denilmektedir.
Yukarıdaki hükümde belirtilen butlan halleri sınırlayıcı değildir. Zira maddenin ilk cümlesinde, “özellikle” sözcüğü ile yapılan sayımın sınırlayıcı olmadığı (sınırlı sayı kuralına tabi olmadığı) vurgulanmış ve anılan hükümde en çok karşılaşılan butlan hallerine yer verilmiştir. Dolayısıyla, TTK md. 391 dışında kalıp, nitelikçe maddedeki butlan sebeplerine benzeyen butlan halleri de kapsamda yer almaktadır.Zira, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 27. maddesi uyarınca, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan yönetim kurulu kararları (batıl) kesin olarak hükümsüzdür . Butlanın tespiti davası, basit yargılama usulüne tabidir. Öte yandan, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere güncel (meşru) menfaati ve hukuki yararı bulunan (zedelenen) herkes, TTK’ nın 391. maddesinde belirtilen hususları veya benzeri başka aykırılıkları ileri sürerek yönetim kurulunca alınan kararların butlan olduğunun tespiti için dava açabilir.
Butlan davasında davalı anonim şirkettir. Söz konusu dava, yönetim kurulu veya yönetim kurulu üyelerinden biri aleyhine açılmaz.

A)EŞİT İŞLEM İLKESİNE AYKIRI OLAN KARARLAR

Eşit işlem ilkesi, TTK’ nın 357. maddesine göre pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulmasıdır. TTK’ da öngörülen eşit işlem ilkesi, kural olarak mutlak eşitlik prensibine değil adil muamele temeline (nispi eşitliğe) dayanmaktadır. Nispi eşitlik, aynı durumda bulunan pay sahiplerinin aynı işleme tabi tutulması (eşitler arasındaki eşitlik) anlamına gelir. Örneğin yönetim kurulu, TTK md. 491’in kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, nama yazılı payların devrinde bir kısım payların devrine izin verip, bir kısım payların devrine izin vermeyerek pay sahipleri arasında ayrım yapamaz. Zira pay sahipleri eşit şartlarda, eşit işleme tabi tutulmalıdır. Eşit işlem ilkesine aykırı olan yönetim kurulu kararları ise batıldır.Söz konusu ilkeye aykırı olan kararların batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Uygulamada en çok rastlanan geçersiz yönetim kurulu kararları, eşitlik ilkesine aykırı olanlardır.

B)ANONİM ŞİRKETİN TEMEL YAPISINA UYMAYAN VEYA SERMAYENİN KORUNMASI İLKESİNİ GÖZETMEYEN KARARLAR

Öte yandan, sermayenin (malvarlığının) korunması ilkesi ise, anonim şirketler hukukunun temel ilkelerinden biri olup, bu ilkenin öncelikli amacı, şirket alacaklılarını korumak, bu kapsamda piyasaya güven telkininde bulunmak ve esas sermayenin güvenilir bir biçimde oluşmasını sağlamaktır. Sermayenin korunması ilkesine aykırı kararlar, sermayenin değer kaybetmesine sebebiyet veren veya sermaye taahhüdünün tam olarak ifa edilmemesine neden olup sermayenin şirketin emrine bağlı olduğu temel kuralını hiçe sayan veya iadesine göz yumup anonim şirkette kasti zararlara yol açan kararlardır. Bu çerçevede, TTK’ da sermayenin eksiksiz teşekkül etmesini ve korunmasını sağlayıcı hükümlere yer verilmiş ve bu hükümlere aykırı yönetim kurulu kararlarının hukuki sonucunun butlan olduğu kabul edilmiştir.
Buna göre anonim şirketlerde örneğin; asgari sermayesine, şirketin kendi paylarını iktisap etme veya rehin etme yasağına, ayni sermaye olarak konulabilecek malvarlığı değerlerine, ayni sermayeye değer biçilmesine, itibari değerinin altında bir bedelle pay çıkarılmasına ilişkin TTK hükümlerine aykırı olan yönetim kurulu kararları batıldır.

C)PAY SAHİPLERİNİN, ÖZELLİKLE VAZGEÇİLMEZ NİTELİKTEKİ HAKLARINI İHLAL EDEN VEYA BUNLARIN KULLANILMASINI KISITLAYAN YA DA GÜÇLEŞTİREN KARARLAR

TTK’ nın 391/1-c maddesi bağlamında, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmasını kısıtlayan ya da güçleştiren yönetim kurulu kararları butlandır. Maddede, “özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklar” denilerek pay sahipliği haklarına örnek verilmiş, “özellikle” ibaresi kullanılarak da geçersizliğin sadece vazgeçilmez haklara özgülenmediği vurgulanmıştır. Dolayısıyla, pay sahibinin pay sahipliği sıfatından kaynaklanan diğer haklarını ihlal eden, kısıtlayan ve güçleştiren kararlar da bu kapsamda değerlendirilir.
Vazgeçilmez haklar ise; sınırlaması veya tamamen kaldırılması pay sahibinin rızasına bağlı olmayan, onun vazgeçemeyeceği, ondan alınamayacak, bir başka deyişle, pay sahibinin yoksun bırakılamayacağı, kanunen tanınan ve korunan, gerektiğinde sınırları kanunda gösterilen ve anonim şirketin temel yapısının devamına yardımcı olan haklardır.
Bu noktada, genel kurul kararlarının iptali için dava açılabilmesinin yönetim kurulunun onayına tabi tutulması, kâr elde etmek ve paylaşmak amacının terki, genel kurula giriş kartı verilmesi veya TTK’ nın 437. maddesi uyarınca bilgi alma ve incelemenin yönetim kurulunun istediği bir taahhütnamenin imzalanması şartına bağlanması, genel kurula temsilci ile katılmanın yasaklanması gibi pay sahibinin vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren yönetim kurulu kararları batıldır.

D)DİĞER ORGANLARIN DEVREDİLEMEZ YETKİLERİNE GİREN VE BU YETKİLERİN DEVRİNE İLİŞKİN KARARLAR

TTK’da, hem yönetim kurulu (md. 375) hem de genel kurul (md. 408/2) için devredilemez ve vazgeçilemez yetkiler kabul edilerek, işlevler ayrımı ilkesine uygun düşecek şekilde bu iki organ arasındaki yetki ve görev sınırı çizilmiştir.Bu sınıra aykırı olarak alınan kararlar butlana tabidir.
Örneğin, esas sözleşmeyi değiştirme görev ve yetkisi münhasıran genel kurula aittir. Yönetim kurulu, belirtilen hususta herhangi bir karar almaya yetkili değildir. Buna rağmen yönetim kurulu, genel kurulun söz konusu devredilemez görevine ilişkin karar alırsa bu karar hükümsüzdür.

İPTAL EDİLEBİLİRLİK

Yönetim kurulu kararlarına karşı TTK sistematiğinde kural olarak iptal edilebilirlik yaptırımı yer almamaktadır. TTK’ nın 460/5 ve 192/2. maddeleri ile 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun (SerPK) 18/6 ve 20/2. maddelerinde yönetim kurulu kararlarının iptaline ilişkin istisnai hükümlere yer verilmiştir. Ancak, belirtmek gerekir ki, söz konusu hükümler, doğrudan doğruya pay sahiplerinin haklarının ihlali durumuna münhasır olup, istisnai nitelikte düzenlemelerdir. İptal yaptırımı, kanunla öngörülen sürelere tabi olup, herkes tarafından değil sadece ilgililerce ileri sürülebilir. Bunun yanında, yokluk ve butlan hallerinde olduğu gibi hâkim tarafından res’en dikkate alınmayıp, ilgililerin talebi üzerine araştırılır.
Halka açık şirketlerde geçerli olan kayıtlı sermaye sistemi, TTK’ da halka açık olmayan anonim şirketlere de tanınmıştır. Bu doğrultuda, halka açık olmayan bir anonim şirkette, ilk veya değiştirilmiş esas sözleşme ile esas sözleşmede belirlenen kayıtlı sermaye tavanına kadar sermayeyi artırma yetkisi, yönetim kuruluna tanındığı takdirde, bu kurul, sermaye artırımını, TTK’ daki hükümler çerçevesinde ve esas sözleşmede öngörülen yetki sınırları içinde gerçekleştirebilir. Buna ilişkin detaylar, anılan Kanunun 460. maddesinde düzenlenmiştir. Bahsi geçen hükmün beşinci fıkrasında ayrıca, “Yönetim kurulu kararları aleyhine, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri, 445 inci maddede öngörülen sebeplerin varlığı halinde kararın ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde iptal davası açabilirler. Bu davaya 448 ilâ 451 inci maddeler kıyas yoluyla uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir
Mezkûr düzenlemeye göre iptal davası, yönetim kurulunun kayıtlı sermaye sisteminden kaynaklı yetkileriyle sınırlı olup, yalnızca ilgili kararın kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırılık iddiasıyla açılabilir. Ancak, iptal davası açma süresi, genel kurul kararlarında olduğu gibi “karar tarihinden itibaren üç ay” değil, “kararın ilanı tarihinden itibaren bir ay”dır ve bu bir aylık süre hak düşürücü süredir. Son olarak belirtelim ki, bahsi geçen iptal davasına, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin TTK md. 448-451. madde hükümleri kıyasen tatbik olunur.
Yapısal değişiklik (birleşme, bölünme, tür değiştirme) kararlarının iptali TTK’ nın 192. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında, yapısal değişiklik kararının bir yönetim organı tarafından verilmesi halinde de, ilgili kararın iptali davası açılabileceği belirtilmiştir. Bu itibarla, TTK’ nın 155. ve 156. maddelerinde düzenlenen “kolaylaştırılmış birleşme” usulünde de bu davanın açılması mümkündür. Zira bu usulde birleşme kararını vermeye yetkili kurul anonim şirketlerde genel kurul değil, yönetim kuruludur (md. 156/1).Belirtilen durumda da yönetim kurulu kararının iptali için pay sahipleri dava açma hakkını haizdir.Ancak, genel kurulca alınan yapı değişikliği kararlarının iptali davası açılabilmesi için pay sahiplerinin ilgili karara olumlu oy vermemiş ve bunu tutanağa geçirmiş olması gerekirken, yönetim kurulunca alınan kolaylaştırılmış birleşmeye dair kararın iptalinde zikredilen şartların aranması mümkün olamayacaktır. Keza anonim şirketlerde pay sahiplerinin tamamının yönetim kurulu üyesi olması gerekmemektedir. Öte yandan, kolaylaştırılmış birleşmeyi düzenleyen hükümlerin ihlali halinde pay sahiplerinin iptal davası açma süresi, ilgili yönetim kurulu kararının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren iki aydır.
Halka açık şirketler ile paylarını halka arz etmek üzere SPK’ya başvurmuş olan şirketler, SPK’nın 18. maddesi çerçevesinde SPK’dan izin almak şartıyla kayıtlı sermaye sistemini kabul edebilirler. Kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kurulu, TTK’ nın esas sermayenin artırılmasına ilişkin hükümlerine bağlı kalmaksızın esas sözleşmelerinde tespit edilen kayıtlı sermaye tavanına kadar sermayelerini artırmaya yetkilidir.
SPK m18 / 6 göre , yönetim kurulunun anılan maddedeki esaslar çerçevesinde aldığı kararlar aleyhine, TTK’ nın genel kurul kararlarının iptaline ilişkin hükümleri çerçevesinde yönetim kurulu üyeleri veya hakları ihlal edilen pay sahipleri, kararın ilanından itibaren otuz gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. Yönetim kurulu aleyhine iptal davasının 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir.
SPK’nın 93. maddesinde, kayıtlı sermaye sistemine ilişkin olarak yönetim kurulunca alınan kararlar aleyhine, bu kararların kamuya duyurulduğu tarihten itibaren otuz gün içinde SPK’nın iptal davası açmaya ve teminatsız olarak bu kararların icrasının geri bırakılmasını istemeye yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
SPK’nın 20/2. maddesinde, kusurlarına ve durumun gereklerine göre zararlar şahsen kendilerine yükletilebildiği ölçüde yönetim kurulu üyeleri ve hazırladıkları raporlarla sınırlı olarak bağımsız denetimi yapanların, ara dönem finansal tablolarının gerçeği dürüst bir şekilde yansıtmamasından veya mevzuat ile muhasebe ilke ve kurallarına uygun olarak düzenlenmemiş olması nedeniyle dağıtılan kâr payı avansının doğru olmamasından doğan zararlar için şirkete, pay sahiplerine, şirket alacaklılarına ve ayrıca doğrudan doğruya olmak üzere kâr payı avansının kararlaştırıldığı veya ödendiği hesap dönemi içinde pay iktisap etmiş bulunan kişilere karşı sorumlu oldukları hükme bağlanmıştır.
Hukuki sorumluluk doğuran hâllerin varlığı halinde, pay sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri tarafından açıklanan türden yönetim kurulu kararları için kararın ilanından itibaren otuz gün içinde, Kanunun 18/2. maddesine göre iptal davası açılabilir.

 

Her hakkı saklıdır. Bu yazı içeriğinde yer alan bilgiler, eteysehukuk.com a atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Atıf yapmadan, kısmen veya tamamen alıntı yapılması halinde ilgililer hakkında hukuki ve cezai yollara müracaat edilecektir.